HELÂL VE HARAM SINIRINI KORUYANLAR

Cabir (r.a.) anlatıyor:

Bir adam, Rasulullah (s.a.s.)’e:

-Ne buyurursun! Farz namazlarımı kıldığım, Ramazan oru­cunu tuttuğum, helâlı helâl, haramı haram tanıdığım ve bunla­rın üzerine hiçbir şeyi ziyade etmediğim zaman ben, cennete girer miyim? diye sormuş.

Rasulullah (s.a.s.):

“Evet!” buyurmuş.

Adam:

-Vallahi, bunun üzerine hiçbir şey ziyade etmem! demiş.[1]

Amr ibn Salâh’a göre:

“Haramı haram tanıdığım…” cümlesinden murad iki şey­dir:

Haramı haram i’tikad etmek ve bir de onu yapmamak. Helâlı helâl tanımak ise, sadece o şeyin helâl olduğuna i’tikad etmek kâfidir.

Bu hadis, bütün iman vazifelerine ve Sünnetlerine şamildir. Zira haramı haram, helâlı helâl tanımak, Şeriat’ın bütün emir ve nehiylerine uymaktan kinayedir.[2]

Allah Teâlâ’nın helâl kıldığını helâl tanıyıp onunla amel et­mek ve haram kıldığını haram olarak kabul edip onları yapma­mak, cennete girme sebebidir… Allah’ın helâl-haram sınırını korumak ve o sınırları çiğneyen tağutu reddetmek, bir mü’min müslümanın kulluk vazifesidir…

Numan b. Beşir (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur.

“Helâl belli, haram da bellidir. İkisi arasında (helâl mı, ha­ram mı belli olmayan bir takım) şübheli şeyler vardır ki, çok kimseler bunları bilmezler. Her kim şübheli şeylerden sakınırsa, ırzını da, dinini de tertemiz tutmuş olur.”[3]

Allah ve Rasulü (s.a.s)’in helâl kıldığı ve haram kıldığı şeyler bellidir… Bunlardan sorumlu olan mü’min müslümanlar bunla­rın aralarındaki şübheli şeylerden de kaçınmaları gerekir.. Ay­rıca çağı ve değişen şartları bahane kılıp, haramı helâl ile, helâlı haram ile karıştırmamalıdırlar.. Helâl-haram sınırını çok hassas bir şekilde korunmalıdırlar..

Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor:

“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helâl, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uy­durmuş olursunuz. Şübhesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.

(Bu dünyada olup biten) pek az bir metadır. Onlara ise, acıklı bir azab vardır.”[4]

 

 

 

 

 

 

 



[1]    Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman, B.4, Hds.18.

İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C.3, Sh.286-287, Hds.28/898.

[2]    Ahmed Davudoğlu, A.g.e., C.1, Sh.148.

[3]    Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İman, B.39, Hds.45.

Kitabu’l-Buyu, B.2, Hds.5.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Musakat, B.20, Hds.107.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu’l-Fiten, B.14, Hds.3984.

[4]    Nahl, 16/116-117.