RASULULLAH MUHAMMED (S.A.S.): BÜTÜN İNSANLARIN PEYGAMBERİ

Yegâne Rabbimiz Allah, en son Nebî ve en son Rasul olarak vazifelendirdiği[1] Rasulullah Muhammed (s.a.s.)’e hitaben şöyle buyurur:

Biz seni, ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyor-lar.([2])

Biz seni, insanlara bir Rasul olarak gönderdik. Şahid olarak Allah yeter.([3])

De ki: ‘Ey insanlar, ben, Allah’ın sizin hepinize gön­derdiği bir elçisi (Peygamberi)yim. Ki, göklerin ve yerin mülkü yalnız O’nundur. O’ndan başka ilâh yoktur. O, di­riltir ve öldürür. Öyleyse Allah’a ve ümmî peygamber olan Rasulüne iman edin. O da, Allah’a ve O’nun sözlerine iman etmiştir. O’na iman edin ki, hidayete ermiş olursunuz.([4])

Muhammed İbn Ka’b (r.a.):

Biz seni, ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. (Sebe; 34/28) ayetine şu anlamı vermiştir:

– Bilumûm insanlığı uyaran ve müjdeleyen olarak.

Katâde (r.a.) ise, bu ayetin tefsirinde der ki:

– Allah Teâlâ, Muhammed (s.a.s.)’i Arab’a ve Arab  ol-mayana elçi olarak göndermiştir. Allah katında en şereflile-ri, Allah (Azze ve Celle’ye) en çok itaat edenlerdir.

İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir:

– Muhakkak ki Allah Teâlâ, Hz. Muhammed’i, gök eh­linden ve peygamberlerden üstün kılmıştır.

Orada bulunanlar dediler ki:

– Ya İbn Abbas, Allah Teâlâ, Hz. Muhammed’i Pey­gamberlere neden üstün kılmıştır?

İbn Abbas dedi ki:

– Allah Teâlâ:

Biz, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın.” (İbrahim, 14/4) buyuruyor.

Ancak Hz. Peygamber için:

Biz seni, ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” buyurmaktadır.

Allah Teâlâ, Hz. Muhammed’i cinlere ve insanlara Pey­gamber olarak göndermiştir.([5])

Cabir (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):

“Benden önce hiçbir kimseye (peygamberlere) verilme­yen beş şey bana verildi.

(Eskiden) her Peygamber, hasseten kendi kavmine gön­deriliyordu. Ben ise, kızıl ve siyah bütün insanlara gönde­rildim.

Bana ganimetler helâl kılındı. Halbuki benden önce hiçbir kimseye helâl edilmemişlerdi.

Benim için yer, tertemiz ve mescid kılındı. Binaenaleyh her kime namaz vakti gelirse, bulunduğu yerde namazını kılar.

Bir aylık yol kadar yerden (düşmanımın kalbine) korku salmakla mansur oldum.

Bir de bana şefaat verildi.”([6])

Rabbimiz Allah, kendisinden sonra Rasul ve Nebî olma­yan, Nebîlerin ve Rasullerin sonuncusu Rasulü Muhammed (s.a.s.)’i bütün insan kullarına bir müjde verici ve onları uyarıcı olarak göndermiştir… Rasulullah (s.a.s.), hangi renkten, ırktan, dilden ve bölgeden olursa olsun bütün in­sanların hidayet rehberi ve önderidir… O’na ve Allah’dan getirdiklerine iman eden, böylece muvahhid mü’minlerden olan bütün insanlar, ırk, renk, dil ve bölge farkı gözetmek­sizin hepsi iman ve İslâm kardeşidirler… Birbirlerine takva­dan başka bir üstünlükleri yoktur… Hepsi İslâm Milleti’nin birer muhterem ferdleri, Ümmet-i Muhammed’in izzet ve şeref sahibi olan birer şahsiyetleridir…

Rabbimiz Allah şöyle buyurur.

De ki: ‘Ey insanlar, gerçekten ben, sizin için yalnızca bir uyarıcıyım.([7])

Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan’ı indiren (Allah) ne yücedir.”([8])

O (Allah), ümmiler içinde, kendilerinden olan ve olan-lara ayetlerini okuyan, onları arıtıp temizleyen ve onlara, Kitab ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idi­ler.

Ve henüz kendilerine ulaşıp katılmamış olan diğerlerine de (Peygamber gönderilmiştir).

O (Allah), üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahi­bidir.

Bu, Allah’ın dilediğine verdiği fazl (lütuf ve ihsan)dır. Allah, büyük fazl sahibidir.([9])

İmam İbn Kesir (r.a.), bu ayetin tefsirinde şunları kay­deder:

“Arablar, İbrahim (a.s.)’ın dinine bağlıydılar. O’nun di­nini değiştirip O’na karşı çıkmışlardı. Tevhid yerine şirki, yakîn yerine şekki koymuşlar ve Allah’ın izin vermediği şeyler uydurmuşlardı.

Kezâ Ehl-i Kitab da, Allah’ın Kitabını değiştirmiş, tahrif ve te’vil etmişti. Bu esnada Allah Teâlâ, Hz. Muhammed (s.a.s.)’i yüce bir şeriat, mükemmel bir nizam, kapsamlı bir sistem ile bütün mahlukata Peygamber olarak göndermişti. İnsanların dünya ve ahiretiyle ilgili muhtaç oldukları her şeyin kılavuzu ve açıklaması, O’nun şeriatındaydı. İnsan­la-rı, cennete yaklaştıran ve Allah’ın rızasına layık kılan da-vet, O’nun çağrısıydı. Cehenneme yaklaştıran ve Allah’ın gazabına götüren yolları yasaklayan, hüküm veren ve ana konularda, teferruatta her türlü şekk, şüphe ve reybi izâle eden şeriat, O’nun şeriatıydı.

Allah Teâlâ (hamd ve minnet, O’na mahsustur), önce­kilerin bütün güzelliklerini  O’nda toplamış, eskilerden hiç­bir kimseye verilmemiş olan nimetleri ve daha sonrakiler­den de hiçbir kimseye verilmeyecek olanları O’na vermişti. Allah’ın salât ve selâmı, kıyamet gününe kadar O’nun üze-rine olsun.”([10])   

Rabbimiz Allah, kulu ve Rasulü Muhammed (s.a.s)’i, bütün insanlara Peygamber ve âlemlere rahmet olarak göndermiştir…

Biz seni, âlemler için yalnızca bir rahmet olarak gön­derdik.

De ki: ‘Gerçekten bana, sizin ilâhınız yalnızca bir tek ilâhtır, diye vahyolunuyor. Artık siz, (buna göre) müslü-man olacak mısınız?”([11])

Said b. Cübeyr (r.a.) nakleder.

İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir:

– Muhammed (s.a.s.), bütün insanlara rahmet idi. O’na iman edip O’nu tasdik eden mutlu oldu. O’na iman etme­yen ise, geçmiş ümmetleri bulan yerin dibine geçmek ve su-da boğulmak gibi azablardan kurtuldu.([12])

 



[1])   Bkz. Ahzab, 33/40 ve tefsirlerine.

[2])   Sebe’, 34/28.

[3])   Nisa, 4/79.

[4])   A’raf, 7/158.

[5])   İbn Kesir, A.g.e., C.12, sh.6657.

[6])   Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Mesacid, Hds.3.

Sahih-i Buhârî, Kitabu’s-Salat, B.56, Hds.84.

Sünen-i Neseî, Kitabu’l-Gusl, B.26, Hds.431.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’s-Siyer, B.5, Hds.1594.

Sünen-i Dârimî, Kitabu’s-Siyer, B.29, Hds.2470.

[7])   Hacc, 22/49.

[8])   Furkan, 25/1.

[9])   Cuma, 62/2-4.

[10])   İbn Kesir, A.g.e., C.14, Sh.7879.

[11])   Enbiya, 21/107-108.

[12])   İmam Kurtubî, A.g.e., C.11, Sh.583.