Allah’dan yardım dilemenin şartları: NAMAZ (2)

Namaz, katıksız imandan sonra en büyük kulluk göstergesidir!.. gereği üzere ve dosdoğru kılınan namaz, kulun Rabbini tanıması, Allah’dan başka rab edinmemesinin ölçüsüdür!.. Namaz, yalnızca Âlemlerin Rabbi Allah’a kul olup, O’nun dışında bütün yalancı ilahları, sahte rableri reddetmenin, yeryüzü tağutlarını tanımamanın en büyük belirtisidir!.. Namaz en büyük suç olan şirkten ve küfürden kurtulup Tevhid üzere yaşamanın ilkesidir!
Cabir b. Abdillah (r. Anhuma)’nın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasûlullah (s.a.s.) : “gerçekten kişiyle şirk ve küfür arasında (yalnız) namazı terk etmek vardır!” (1)
Bu hadisin şerhinde şunlar beyan edilmiştir:
“Kişi ile şirk arasında namazı terk etmek vardır.” Hadis’in manası: Bir müslümanı küfürden men eden şey, namaz kılmasıdır. Namazı bıraktı mı artık O kise ile şirk arasında mâni kalmaz, küfre girer, demektir.”(2)
Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur: “sana kitab’dan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa) dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise, muhakkak en büyük (ibadet) dür. Allah, yaptıklarınızı bilir.” (3)
Mü’min Müslümanları, her türlü kötülükten alıkoyan gereği üzere kılınan namaz, Allah Teâlâ’ya karşı yapılan ibadet ve itaatın en büyüğüdür… Bu ibadet ve itaatın huşû içinde gerçekleştirilmesi ve hiç ihmal edilmemesi gerekir… Bu şekilde yaşamak , Mü’min Müslümanların vaz geçilmez vasfıdır…
Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Mü’minler gerçekten felah bulmuştur. Onlar, namazlarında huşû içinde Olanlardır.”(4)
(5)
Namaz, Mü’min Müslüman kulun, Rabbi Allah’ı uunuutmadan anışıdır… Bir Muvahhid  Mü’min Kulun hayatında, namazın hayat ve hayatın namaz haline gelişi, onun Rabbi Allah’a karşı olan kulluk vazifesini tam yerine getimesi demektir… Namaz, haline gelir ve diri tutulacak olursa, Mü’min Müslüman Kulu bütün kötülükten alıkoyar… Hayat namaz haline gelirse kötülük işlenmez!..
Rabbimiz Allah Teâlâ, Mukaddes Tuva Vadisi’nde Ulu’l-Azm Rasullerden Mûsâ (a.s)’a şöyle buyurur: “Gerçekten Ben, Ben Allah’ım, Benden başka İlâh yoktur. Şu halde bana ibadet et ve beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl.”(6)
Muvahhid Mü’minler dünyanın neresinde olularsa olsunlar, tağutlaarı ve tağutî sistemleri tamamaen reddedip yalnızca Allah’a inanarak , kendisinden başka İlah olmayan Allah’a ibadet ederler… Allah’ı unutmadan zikretmek için namazlarını dosdoğru kılarlar… Namaz en büyük zikirdir … Namaz, Mü’min Müslüman kulları, Rableri Allah’a bağlayan, kopması mümkün olmayan bir kulp ve bir iptir…
Rabbimiz Allah şöyle buyur: “Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.” (7)
Ebu Hureyre (r.a.)’ın rivayetiyle Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Ben, kulumun Beni zannı yanındayım. Kulum Beni andığı zaman Ben, muhakkak onunla beraber bulunurum. O, Beni gönlünde gizlice zikrederse, Ben de onu bu sûretle nefsimde (Zatımda) zikrederim. Eğer O, Beni bir cemaat içğinde zikrederse, Ben de onu bu cemaat fertlerinden daha hayırlı bir cemiyet içinde anarım.” (8)
Huzeyfe (r.a.) şöyle demiştir: Rasâlullah (s.a.s.) sıkıntılı bir işle karşılaşınca namaz kılardı. (9)
Abdullah İbn Abbas (r.anhuma) anlatıyor:
Rasûlullah (s.a.s.) sıkıntılı anlarında şu duayı okuyordu:
“(İbadete lâyık) hiçbir İlâh yoktur, ancak Azîm ve Halim olan Allah vardır. (İbadete lâyık) hiçbir İlâh yok, ancak büyük Arşın Rabbi olan Allah vardır. (İbadete lâyık hiçbir İlâh yoktur, ancak göklerin Rabbi, yerin Rasbbi ve Kerim Arşın Rabbi olan Allah vardır.”(10)
Merhamet olumuş vasat ümmetin muvahhid kulları için yegâne önder ve hayat örneği olan Rasûlullah Muhammed (s.a.s.) (11)namaz ile Rabbimiz Allah Teâlâ’yla rabıtasını sımsıkı yaptığı gibi , ümmetine de bunu emrediyordu…
Malik İbn Hüveyris (r.a.)’dan. Rasûlullah şöyle buyurur: “Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece namaz kılınız!..” (12)
Rabiatü’bnü Kâ’b el-Eslemi (r.a.) anlatıyor:  Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber gecelemekteydim. Kendisine abdest suyu ve ihtiyacı olan şeyleri getirirdim. Bunun üzerine bana:”Dile!” dedi.Ben:Cennette senin refîk’in olmayı dilerim, dedim.”Yahud bundan başka bir şey!” buyurdu.Ben:Dileğim budur, dedim.Rasûlullah (s.a.s.):”O halde çok secde etmek sûretiyle nefsin için bana yardımcı ol” buyurdu. (13)

Allah’dan Yardım Dilemek

Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“De ki: şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, ÂLEMLERİN Rabbi olan Allah’ındır. O’nun hiç bir ortağı yoktur. Bben böyle emrolundum ve ben müslüman olanların ilkiyim.” (14)
Bütün varlığıyla Allah’a aid olan, malını ve canını cennet mukabili Allah’asatan(15Muvahhid Mü’minler, her gün gereği üzere dosdoğru kılmaya bütün gayretini sarfettiği beş vakit namazının her rek’atında okumuş olduğu “Fatiha Sûresin”de , Rabbi Allah’ın kendisine öğrettiği şu ahid sözünü tekrar etmektedir:
“Biz, yalnızca sana ibadet deriz ve yalnızca senden yardım dileriz.”(16)
Âlemlerin Rabbine asla şirk koşmadan ibadet eden ve ibadette Rabbi Allah’a hiçbir şeyi ortak kılmayan(17)Muvahhid Mü’minler, ibadetin şartlarını yerine getirince, Alllah’dan yardım dilemeye hak kazanırlar… Muvvahhid Mü’minler, yalnnız ve yalnız Allah’dan yardım dilerler… Allah ve Rasûlü (s.a.s.)’in emredip gösterdiği şekilde yardım isterler…
Rabbimiz Allah şöyle buyurur: “Allah’ın katından başkasından nusret (Zafer ve yardım) yoktur.” (18)
“İman edenlere yardım etmek ise bizim üzerimize bir haktır.” (19)
Muvahhid Mü’mminler, sabır ve namazla yalnız  Rableri Allah’dan yardım dileyince, Allah Teâlâ da, yardım edilmeyi hakkeden katıksız iman sahibi kullarına yardım eder… Rabbimiz Allah’ın ayeti kerîmesinde de beyan ettiği gibi yardım olunmak  Mü’min Müslüman kulun kazandığı bir haktır!..
Ebu’d-Derda (r.a.)’dan.Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Kardeşinin ırzını koruyan hiçbir Müslüman kişi yoktur ki, kıyamet günü cehennem ateşini ondan çevirmesi Allah’ın üzerine bir hak olmasın!”
Sonra Rasûlullah (s.a.s.):”İman edenlere yardım etmek ise, bizim üzerimizde bir haktır.” (Rum, 30/47) Buyruğunu okumuştur. (21)
İbn Abbas (r.anhuma) anlatıyor:Bir gün (hayvanın üstünde) Rasûlullah (s.a.s.)’in terkisinde idim. Derken Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Ey delikanlı, sana bir kaç kelime öğreteceğim: Allah’ın emir ve yasaklarını gözet ki, Allah da seni gözetsin. Allah’ı gözet ki, O’nu karşında bulasın. İsteyeceğin zaman Allah’dan iste ve yardım taleb edeceğin zaman Allah’dan yardım taleb et!” (22)
Ebu Hüreyre (r.a.)’den:Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:”Sana fayda veren şeye çaba göster, Allah’dan yardım dile ve aciz olma!” (23)
Mü’min Müslümanlar, dünya ve ahirette kendilerine fayda veren yalnızca Allah’a itaat etmeyi ihmal etmemelidirler… Allah’a itaat ederken önderleri ve örnekleri Rasûlullah (s.a.s.) gibi davranmalı, yani: Sünnet üzere olmalıdırlar… yalnızca Allah’a ibadet etmede ve yalnızca O’ndan yardım dilemede acze düşmemelidirler!..
Bütün ihtiyaçlarını, yegâne Rabbi, İlâh’ı ve Melik’i olan Allah Teâlâ’ya arz etmeli, sabır ve namazla Allah’dan yardım dilemelidir… Her neye ihtiyacı varsa, önce Rabbi Allah’a arzetmeli, sonra meşru sınırlar içinde gerekli yerlere başvurup onun giderilmesine çalışılmalıdır… ihtiyaçlar, Allah Teâlâ’nın helâl kıldığı ve razı olduğu bir yol ile temin edilmelidir…
Enes (r.a..)’ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasûlullah (s.a.s.):
“Her biriniz, her (çeşit) ihtiyacını Rabbinden dilesin hatta koptuğu zaman ayakkabısının tasmasını bile!” (24)
Bu hadis’in bir benzerini, Sabit el-Bunânî (rh.a.) rivayet eder…
Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Her biriniz ihtiyacını Rabbinden dilesin! Hatta O’ndan tuz dilesin ve hata O’ndan koptuğu zaman ayakkabısının bağını dilesin! (25)
Halini, yegâne Rabbi ve kendisinden başka İlâh olmayan Allah Teâlâ’ya arzeden Mü’min Müslüman Kulun ihtiyacı, Allah tarafından karşılanır… Allah’a rağmen , Allah’dan başkasına yönelen ve ihtiyacını kendisi gibi aciz kullara arzedene yardımcı olunmaz … O kişi ya maddî veya manevî yokluk içinde kıvranır durur!..
İbn Mes’ûd (r.a.)’dan.Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
Kime yokluk isabet eder de (halinden şikâyet ederek) onu halka arzeder (onlardan bir şeyler ister) se, yokluğu giderilmez. Kim de onu Allah’a arzederse, Allah onu çabuk zengin eder. Ya çabuk ölümle veya çabuk zenginlikle.” (26)
Bu Hadis’in şerhinde şöyle bildirilmiştir:”Allah’ın kişiyi çabuk ölümle zengin yapması, ya kişinin zengin bir yakını ölüp de ona varis olması suretiyle gerçekleşen, ya da kişinin bizzat kendisinin ölüp de mala ihtiyaç duymaması suretiyle olur.” (27)
İbnü’l-Farisî (r.a.)’dan.el-Farisî, Rasûlullah (s.a.s.)’e:Ya Rasûlallah, dileneyim mi? Dedi. Rasûlullah (s.a.s.): “Hayır eğer mutlaka bir şey istemen gerekirse, Salih kişilerden iste!” buyurdu. (28)
İhtiyaçlarının, Rabbi Allah Teâlâ’ya arzeden Muvahhid Mü’min mecbur kaldığında, kazancı helâl, isteyeni boş çevirmeyen ve yardım ettikleri vakitte başa kakmayan Salih mü’minlerden yardım talebinde bulunabilir!.. Muvahhid şahsiyetinin rencide edilmesi konusunda hassas davranılmalı ve bu değerli şahsiyet rencide edilmemelidir… Bundan dolayı sabırlı davranmalı, sabır ve namazla Rabbi Allah’dan yardım istemelidir…
Allah Teâlâ, kendisine iman edip itaat eden kullarına muhakkak bir kurtuluş yolu gösterir ve onları ummadıkları bir yerden rızıklandırır…
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah:”Kim Allah’dan korkup sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir.Ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızklandırır. Kim de Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter.” (29)
Ebu’l-Âliye (rh.a) şöyle der:Allah’ın razı olacağı şeyleri başarmak için sabır ve namazla yardımlaşın ve bilin ki, bu ikisi de Allah’a itaattendir.
İbn Cüreyc (rh.a.) de şunları beyan etmitir:Sabır ve namazla yardımlaşın. Çünkü bunlar Allah’ın rahmetine kavuşturan iki yardımdır. (30)
Zalim egemen tağutların işgali altındaki İslam topraklarında esaret altında yaşayan Mustaz’af mü’min müslümanlar namazın gereğini yerine getirerek ve namazı hayat hâline koyup diri yaşatarak, safları sıkı tutarak cemaat hâlinde edâsına çalışmalıdırlar… Namaz sabır ile hayatlaşır ve hayat namaz hâline gelip de sabır ile devalılığı sağlanırsa, Mü’min Kullarına yardım etmeği üzerine alan yegâne Rabbimiz Allah’ın yardımı ulaşır, Muvahhid Mü’minler zafer elde ederler!
Sabır ile namaz ibadetlerini iç içe ve dengeli bir şekilde yerine getiren iman sahibi kullar er veya geç umduklarına nâil olurlar… Hak ve batıl mücadelesinde, hak taraftarları ve hak üzere olan Muvahhid Mü’minller, tahmin edilen zaman içinde hedefe ulaşamadıkları takdirde sabır ve tahammül azaldığı vakit, hemen namaza sarılmalıdırlar… Dosdoğru kılınan namaz, sabrı yeniden canlandırır, taptaze hâle getirir… canlanan sabır, gereği üzere edâ edilen namazın devamlılığını sağlar… Sabır namaz ile, namaz da sabır ile devamlılık arzeder…
Namaz gurul gurul akıp asla kurumayan bir pınar, her an bereketlendiği için hiç bitmeyen bir servettir… Allah’ı zikretmek olduğu için kalpler, namazla huzur bulup sakinleşir ve mutmain olur… İman ehli olan şahsiyetlerin direnci namazla artar, azmi namazla kuvvetlenir… Namaz sabır ipini uzatıp ve çok sağlamlaştırdığı için kopması imkânsızlaşır… Sabır, namaz ile Allah’ın rızasını ve kalp ferahlığını, rûh huzurunu, istenen yakîni ve emniyeti bulur!..
Muvahhid Mü’minlerde sabır azaldığında namaz ile Rableri Allah’a yönelir, O’nunlla rabıtalarını sağlamlaştırır ve O’ndan yardım dileyerek, sabır takviyesi isterler… Namazı Allah içindir, sabrı ise, Allah yolunda yapacağı her işte ön plana çıkarır… Tehlikeler ve musîbetlerle dolu olan hayat yolunda, yegâne Rabbi Allah’a ibadet ederek ilerleyen muvahhid şahsiyetler, her işlerinde Allah’ın yardımı olmadan hiçbir başarının olamayacağına katıksız iman etmişlerdir… Bundan dolayı sabırla ve namazla Allah’dan yardım dilemenin esas ilke olduğunu bilir, şüphesiz inanırlar!.. Allah’dan yardım dilemenin şartı: katıksız iman, gereği gibi sabır ve dosdoğru namaz kılmaktır!.. Şartlar mü’min Müslüman kul tarafından yerine getirilirse, va’dedilen yardım kendisinse ulaşır…
dipnotlar
1) Sahih-i Müslim, Kitab’l-İman, B.35, Hds. 134./Süne-i Ebu Davud, Kitabu’s-Sünnet, B.15, Hds. 4678/ Sünen-i Tirmizi, Kitabu’l-İman. B.9, Hds. 2751-2753.Sünen-i İbn Mace, Kitabu İkameti’s-Sala. B. 77, Hds. 1078./2) Ahmed Davudooğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İst. 1977, C.1, sh.355 (ikinci baskı)./3) Ankebut, 29/45./4) Mü’minûn, 23/12./5) Mü’minûn, 23/911./6) Taha, 20/14./7) Bakara, 2/152./8) Sahih-i Buhârî, Kitabu’t-Tevhid, B.15. Hds. 34. Sahih-i Müslim, Kitabu’z-Zikr, B.6, Hds. 1921./9) Sünen-i Ebu Davud, Kitabu Salati’t-Tatavvu, B. 22, Hbr. 1319./Et-Taberi, A.g.e. C.1, sh. 372./İbn Kesir, A.g.e. C.12, sh. 6481. (Hakim ve Beyhaki’nin Delâilü’n-Nübüvve’den)/Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.1, sh. 206,268,28. ve C. 5, sh. 358,388./10) Sahih-i Buharî, Kitabu’d-Daavad, B.26, Hds. 41./Sahih-i Müslim, Litabu’z-Zikr, B. 21, Hds. 83./11) Bkz. Ahzab, 33/21. Âli İmrân, 3/31./12) Sahih-i Buharî, Kitabu’l-Ezan, B.18. Hds. 28. Kitabu’l-Edeb, B. 27, Hds. 38. Kitabu Ahbari’l-Ahadi, B.1,Hds. 1./Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Mesacid, B. 53, Hds. 292./Sünen-i Darimi, Kitabu’s-Salat, B. 42, Hds. 1256./İmam Buhârî, Edebü’-lMüfred, B.108, Hds. 213./Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 5, sh. 53./13) Sahih-i Müslim, Kitabu’s-Salat, B.43, Hds. 226./Sünen-i Neseî, Kitabu’l-İftitah, B. 169, Hds. 1138./Sünen-i Ebu Davud, Kitabu Salati’t-Tatavvu, B.22, Hds. 1320./Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, sh. 59./14) En’âm, 6/162163./15) Bkz. Tevbe, 9/111./16) Fatiha, 1/5./17) Bkz. Kehf, 18/110./18) Rûm, 30/47./19) İbn Kesir, A.g.e. C. 12, sh. 6382. İbn Ebu Hatim’den./İmam Kurtubî, A.g..e. C.13, sh. 500. en-Nehhas, es-Salebî ve ez-Zamehşerî’den./20) Sünen-i Tirmizî, Kitabu Sıfati’-lKiyame, B.22, Hds. 2635.Et-Taberî, A.g.e. C. 8, sh. 83-84./Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 293, 303./21) Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Kader, B.8, Hds. 34./22) Sünen-i Tirmizî, Kitabu’d-Daavat (Çeşitli Hadisler) B.19, Hds. 3844./23) Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’z-Zekat, B. 28, Hds. 1645./Sünen-i Tirmizî, Kitabu’z-Zühd, B.14. Hds. 24-28./Ayrıca bkz, Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.1, sh. 407, 442./24) Sünen-i Ebu Davud, Tercüme ve Şerhi, Hzr. Necati Yeniel, vdğ. İst. 1988, C.6, sh. 278./25) Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’z-Zekat, B. 28, Hds. 1646./Sünen-i Neseî, Kitabu’z-Zekat, B.84, Hds. 2577./26) Talak, 65/23./27) et-Taberî, A.g.e. C.1Sh. 202./28) “Bunlar iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun, kalpler, yalnızca  Allah’ın zikriyle mutmain olur.” Râ’d, 13/28./29) Bakara, 2/172./30) Bkz. Yusuf, 12/40. Kehf, 18/26./31) Necm, 53/34./32) Nisa, 4/80./33) Tevbe, 9/29. Şu ayeti Kerimede bu konuyu beyan ediyor: “O (Rasul) onlara Ma’rufu   (iyiliği)emrediyor, Münkeri (Kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri haram kılıyor.” Â’raf, 7/157.s