Hicret ve Muhacir

Abdullah b. Amr (r.a.) anlatıyor. Bir adam, Resulullah’a (s.a.v.): -Ya Resulullah, hangi hicret daha faziletlidir? diye sordu. Resulullah: -Allah’ın yasakladığı (haram kıldığı) şeyleri terk etmendir.

(1) Müslümanların önderi Resulullah (s.a.v.), en faziletli hicreti böyle tarif buyurdular… Allah’ın, yalnız kendisini ibadet etmeleri için yarattığı kullarına(2) yasakladığı, yani haram kıldığı şeyleri terk etmek hicrettir!.. Mülkünde ve hükmünde ortağı olmayan, eşi ve benzeri bulunmayan Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, en korkunç ve en büyük zulüm olan kendesine ortak koşulmayı, yani her türlü şirki haram kılmıştır… Şirk koşanlar, en büyük suçu işlemiş ve en korkunç zulmü yapmışlardır… Bu suç, o kadar ağır bir suç ki, Allah Teâlâ’nın affetmediği bir günahtır… Hayat düsturumuz Kur’ânı Kerim’de şöyle beyan buyrulur: “Hani Lokman oğluna öğüt vererek demişti ki; Ey oğlum, Allah’a şirk koşma! Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür.”(3) “Gerçekten Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalan ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.”(4) Allah Teâlâ, sebepsiz ve haksız yere insan öldürmeyi, faiz yemeyi, yetimin hakkını gasbedip iç etmeyi haram kılmıştır… İnsanın, insana zulmetmesinin her türlüsünü de haram kılmıştır Rabbimiz Allah!… Fazilteli hicret, bunların hepsinden uzak durmak ve onlara yaklaşmamamk ile gerçekleşir… Ebu Hüreyre’den (r.a.) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: -Helâk edici olan yedi şeyden çekininiz! Ashab: -Ya Resulullah, bu yedi şey nedir? diye sordular. Resulullah (s.a.v.): Sihir yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı öldürmek haklı öldürülen müstesna, riba (faiz kazancı) yemek, yetim malı yemek, düşmana hücûm sırasında savaştan kaçmak, zinâdan kaleye girmişçesine korunmuş olup hatırdan bile geçirmeyen mü’min kadınlara zinâ iftirası atmak! buyurdu. (5) Ebu Zerr’den (r.a.) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: -Allah buyurdu ki; Ben, zulmü kendime haram kılmışımdır. Onu, sizin aranızda da haram kıldım. Bundan dolayı birbirinize zulmetmeyin! (6) Rabbimiz Allahu Teâlâ, insan kullarının arasında hükmolunsun diye indirmiş olduğu hükümleriyle hükmetmeyenlerin kâfir, zalim ve fasık olduklarını beyan etmiştir. (7) Mü’minlerin yapacakları en fazilteli hicret, Allah’ın haram kıldıklarıyla ilişkilerini kesmek ve diğer insanların da ilişkilerini kesmelerine vesile olmaktır. Yegane önderimiz Resulullah (s.a.v.), böyle davranan ve takva ehli olan muvahhid şahsiyetleri muhacir diye anmıştır. Abdullah b. Amr’dan (r.a.) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Müslüman, dilindin ve elinden müslümanların selamette kaldığı kimsedir. Muhacir de Allah’ın nehyettiği şeyleri terkedendir. (8) Diğer mü’min müslüman kardeşlerini dilinden ve elinden selamette bırakan müslüman Rabbi Allah’ın kendisine haram kıldığı, yani O’nun nehyettiği şeyleri terketmekle muhacir vasfını alır. Bütün ideolojilerden arınmış, bütün cahiliye adetlerini ayakları altına almış ve tağutu reddedip Allah’a iman etmekle en sağlam kulpa yapışmış olan mü’min müslümanlar, hem dünyada hem de ahirette kurtulanlardan olmuşlardır… Rabbimiz Allah şöyle buyurur: “Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz doğruluk (yani rüşt) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.” (9) Muaz b. Cebel’den (r.a.) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: -Kim Ramazan Orucu tutar, namazı kılar ve Kabe’yi haccederse zekatı anıp anmadığını hatırlamıyorum Allah yolunda hicret etmiş veya doğduğu ülkede kalmış olsa da Allah, onu muhakkak bağışlayacaktır. (10) Malum olduğu üzere salih amel, ancak katıksız ve sağlam iman ile kabul görür… Eğer katıksız iman olmadan salih amel işlenecek olursa, her ne kadar amelin kendisi güzel, hayırlı ve iyi olsa da işleyene herhangi bir fayda vermez… İman yoksa veya varlığı sakatlanmış, yani şirk, küfür veya nifak ile bozulmuş ise, yapılan ameller boşa gider… Rabbimiz Allah şöyle buyurur: “Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur; onların yaptıkları fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur.” (11) “İnkâr edenler ise onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer. Susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah’ı bulur. (Allah da) onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabı çok seri görendir.” (12) Yeryüzünün varisleri ve yeryüzünde Allah’ın şahitleri olan mü’minler, isterse toprakları işgal edilsin ister esaret altında bulunsunlar; bu durum onların gereği gibi Allah’a ibadet etmelerini engellememelidir. Bu durumdaki mü’minler, bütün imkânlarını kullanarak Rableri olan Allah’a kul olmaya gayret etmelidirler. Böyle zor zamanlarda imanını korumak ve gereği gibi ibadete devam etmek, hicret etmiş bir muhacirin durumu gibi kabul edilmiştir… Ma’kıl b. Yesar’dan (r.a.) Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: Fitne zamanında ibadet, bana hicret etmek gibidir. (13) l DİPNOTLAR 1:Süneni Neseî, Kitabu’lBiat, B. 12, Hds. 4148; Süneni Ebu Davud, Kitabu’lVitr, B. 12, Hds. 1449; Süneni Dârimî, Kitabu’sSalat, B. 135, Hds. 1431. / 2:Zariyat, 51/56. / 3:Lokman, 31/13. / 4:Nisa, 5/48 ilh. / 5:Sahihi Buharî, Kitabu’lVasaya, B. 24, Hds. 29; Sahihi Müslim, Kitabu’lÎman, B. 38, Hds. 145. / 6:Sahihi Müslim, Kitabu’lBirri re’ssıla, B. 15, Hds. 55; İmam Buharî, Edebü’lMüfred, B. 225, Hds. 490. / 7:Maide, 5/44,45,46,47 /8:Sahihi Buharî, Kitabu’rRikak, B. 26, Hds. 71; Sahihi Müslim, Kitabu’lÎman, B. 14, Hds. 6466; Süneni Ebu Davud, Kitabu’lCihad, B. 2, Hds. 2481. / 9:Bakara, 2/256. / 10:Süneni Tirmizî, Kitabu’sSıfatu’lCenne, B. 4, Hds. 2650. / 11:İbrahim, 14/18. / 12:Nur, 24/39. / 13:Sahihi Müslim, Kitabu’lFiten, B. 26, Hds. 130; Süneni Tirmizî, Kitabu’l Fiten, B. 28, Hds. 2297