ALLAH İÇİN ORUÇ TUTANLAR

Sehl (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Cennette, “er-Reyyân” denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer, ondan oruç tutan­lardan başka hiç kimse giremez.

(Kıyamet gününde:)

-Oruç tutanlar nerede? denilir.

Oruç tutanlar kalkar ve o kapıdan girerler. Onlardan başka hiçbir kimse buradan giremez. Onlar, girdiği zaman kapı kapatılır. Artık bu kapıdan hiçbir kimse giremez.”[1]

İmam Kurtubî (rh.a.):

-Suya kanan mânâsını ifâde eden “Reyyân” kelimesinin cennetin kapısına isim olarak verilmesiyle yetinilmiş, tokluğu ifâde eden bir isim verilmemiştir. Çünkü suya kanmak, tokluğu gerektirir ve dolayısıyla ona da delâlet eder,  demiştir.

El-Hafız (rh.a.)de:

-Veya oruçluya susuzluk, açlıktan daha zor olduğu için, suya kanma mânâsını ifâde eden bir kelime tercih edilmiştir, der.

İmam Sindî (rh.a.),  bu hadisi açıklarken şunları söylemiş­tir:

-Hadisteki oruçlulardan maksad, çok oruç tutanlardır. Na­sıl ki, adâleti alışkanlık hâline getirene âdil, zulmetmeyi alışkan­lık hâline getirene zalim denilir. Bir defa adâlet edene âdil veya zulmedene zalim denilmez. Çok oruç tutan kimse, farz oruçla beraber, nâfile oruç da tutana denilir. Yalnız Ramazan orucu tutmakla yetinene zahiren, “çok oruç tutucudur” denilmez![2]

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

-Oruçlu kimse, Benim için yemesini içmesini, cinsî arzu­sunu terk eder. Oruç, doğrudan doğruya Bana edilen (riyâ ka­rışmayan) bir ibadettir. Onun ecrini de doğrudan doğruya Ben veririm. Hâlbuki diğer güzel amellerin hepsi on misli ile öde­nir.”[3]

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

-Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir. Fakat oruç böyle değildir. Çünkü oruç, hâlis Benim rızam için yapılan bir ibadet­tir. Onun mükâfatını da Ben veririm. Ve elbette oruçlu ağ­zın(açlık) kokusu, Allah katından misk kokusundan daha temiz­dir.”[4]

 

 

 



[1]    Sahih-i Buhârî, Kitabu’s-Savm, B.4, Hds.6.

Sahih-i Müslim, Kitabu’s-Sıyam, B.30, Hds.166.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu’s-Sıyam, B.2, Hds.1640.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’s-Savm, B.54, Hds.762.

Sünen-i Neseî, Kitabu’s-Sıyam, B.43, Hds.2235-2236.

[2]    Haydar Hatipoğlu, A.g.e., C.4, Sh.522-523.

[3]    Sahih-i Buhârî, Kitabu’s-Savm, B.2, Hds.4.

Sahih-i Müslim, Kitabu’s-Sıyam, B.30, Hds.164.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’s-Savm, B.1, Hds.1638.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu’s-Sıyam, B.1, Hds.1638.

Sünen-i Neseî, Kitabu’s-Sıyam, B.41, Hds.2211-2212.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’s-Sıyam, B.25. Hds.2363.

[4]    Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Libâs, B.78, Hds.138.

Sahih-i Müslim, Kitabu’s-Sıyam, B.30, Hds.161.