İSLÂM ÜZERE YAŞAYANLAR

Ebu Said el-Hudrî (r.a.) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur.

“Kim helâl lokma yer, İslâm nizamına (Sünnet’e) göre yaşar ve insanlar da onun kötülüklerinden emin olurlarsa, o kişi cen­nete girer.”

Bir adam:

-Ya Rasulullah, bu gün bu özellikte kişiler halk arasında pek çoktur, dedi.

Rasulullah (s.a.s.):

“Benden sonraki asırlarda da bu özellikte kimseler buluna­caktır!” buyurdu.[1]

Önderimiz ve hayat örneğimiz Rasulullah (s.a.s.)’in bu be­yanlarında cennete girecek mü’min müslüman kişinin üç özel­liği yer almıştır…

1) Helâl lokma yemek.

Ebu Hüreyre (r.a.)dan

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur.

“Ey insanlar, şübhesiz Allah temizdir. Temizden başka bir şey kabul etmez. Allah, mü’minlere de Rasullere emrettiği şeyi emreder:

“Ey Rasuller, güzel ve temiz (helâl) olan şeylerden yiyin ve salih amellerde bulunun. Çünkü gerçekten Ben, yapmakta olduklarınızı biliyorum.”(Mü’minun, 23/51)

(Diğer bir ayette:)

“Ey iman edenler, size rızık olarak verdiğimiz şeylerin (helâl ve) temiz olanlarından yiyin.”(Bakara, 2/172) buyur­muştur.[2]

2) İslâm nizamına (Sünnet’e) göre yaşamak.

Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Allah kimin göğsünü İslâm’a açmışsa, artık o, Rabbin­den bir nûr üzerindedir, (öyle) değil mi?”[3]

“Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İs­lâm’a açar.”[4]

“Hiç şübhesiz din, Allah katında İslâm’dır.”[5]

“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa (veya benimserse) asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlar­dandır.”[6]

“Bu, Benim dosdoğru olan yolumdur. Şu hâlde ona uyun. Sizi, O’nun yolundan ayıracak (başka) yollara uyma­yın. Bununla size tavsiye etti, umulur ki, korkup sakınırsı­nız.”[7]

3) İnsanların, kötülüğünden emin olması.

Ebu Musa (r.a.) anlatıyor:

-Ya Rasulullah, müslümanların hangisi efdaldır? diye sor­dular.

Rasulullah (s.a.s):

“Müslümanlar, dilinden ve elinden selâmette kalandır.” bu­yurdu.[8]

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların selâmet bul­du­ğu kişidir. Mü’min, insanların canları ve malları husu­sun­da em­niyet ettikleri kişidir.”[9]

 

 

 

 



[1]    Sünen-i Tirmizî, Kitabu Sıfatu’l-Kıyame, B.22, Hds.2640.

Kuzâî, Şihâbü’l-Ahbâr, Sh.127, Hds.397.(Benzer hadis)

[2]    Sahih-i Müslim, Kitabu’z-Zekat, B.19, Hds.65.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l-Kur’ân, B.3, Hds.3173/1.

Sünen-i Dârîmî, Kitabu’r-Rikak, B.9, Hds.2720.

Abdullah ibnü’l-Mübarek, Kitabü’z-Zühd, Sh.108, Hds.456.

Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.2, Sh.328.

[3]    Zümer, 39/22.

[4]    En’âm, 6/125.

[5]    Â-li İmrân, 3/19.

[6]    Âl-i İmran, 3/85.

[7]    En’âm, 6/153.

[8]    Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İman, B.4, Hds.4.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman, B.14, Hds.64,66.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-İman, B.12, Hds.2763.

Kitabu Sıfatu’l-Kıyame, B.17, Hds.2619.

Sünen-i Neseî, Kitabu’l-İman, B.11, Hds.4966.

Sünen-i Dârimî, Kitabu’r-Rikak, B.4, Hds.2715.

[9]    Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-İman, B.12, Hds.2762.

Sünen-i Neseî, Kitabu’l-İman, B.8, Hds.4962.