KIZLARINI İYİ YETİŞTİRENLER

Mü’minlerin annesi Aişe (r.anha) anlatıyor:

Fakir bir kadın, iki kızını yüklenmiş bana geldi. Ben de kendisine üç kuru hurma verdim. Kızların her birine birer hurma verdi. Yemek için bir hurma da ağzına attı. Derken kız­ları, onu da yemek istediler. Kadın, yemek istediği hurmayı hemen ikisinin arasında pay etti. Onun bu hâli benim hoşuma gitti. Yaptığını Rasulullah (s.a.s.)’e anlattım da:

“Muhakkak bu hurma sebebiyle Allah, ona cenneti vâcib kılmıştır. Yahud bu hurma sebebiyle onu, cehennemden âzâd etmiştir.” buyurdular.[1]

Ebu Said el-Hudrî (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur.

“Üç kızkardeşi veya iki kız ya da iki kız kardeşi olup da on­larla iyi geçinen ve onlar hakkında Allah’dan ittika (O’nun emir­lerine riâyet) eden kişi cennetliktir.”[2]

Ebu Said el-Hudrî (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur.

“Sizden birinizin üç kızı veya üç kız kardeşi olur da  onlara iyilik yapar veya iyi geçinirse, bu yüzden Allah, onu cennete ko­yar.”[3]

Bu hadisler, kız evlâdına iyi muamelede bulunmanın, nafa­kalarını vererek terbiyelerine dikkat etmemin faziletine delildir.

İmam Mûnâvî (rh.a.)’in beyanına göre:

-Babalar üzerinde kız çocuklarının hakkı, erkeklerinkinden daha çoktur. Çünkü erkekler, hem daha kuvvetli, hem de tasar­rufa muktedirdirler.[4]

Enes b. Malik (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur.

“Bir kimse iki kıza büluğa erinceye kadar bakarsa, kıyamet gününde benimle beraber (şöyle) gelir.” buyurdu. Ve parmakla­rını bir araya getirdi.[5]

Kadî Iyâz (rh.a.) şöyle der:

-Rasulullah (s.a.s.), parmaklarını bir araya getirmekle, iki kız büyüten kimsenin cennette kendisiyle beraber olacağını yahud cennete beraber gireceğini anlatmak istemiştir ki, fazilet namına bu kâfidir. Bu fazilet, kendinin olsun, başkasının olsun kız evlâdını büyütüp  terbiye edene mahsustur.[6]

İbn Abbas (r.anhuma)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur.

“Her kimin bir kızı olur da onu, diri diri toprağa gömmez, hor görmez, (erkek) çocuğunu ona tercih etmezse, Allah, onu cennete sokar.”[7]

 

 

 



[1]    Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Birri ve’s-Sıla, B.46, Hds.148.

Ayrıca bkz. Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Edeb, B.18, Hds.24.

Kitabu’z-Zekat, B.10, Hds.22.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s-Sıla, B.13, Hds.1980.

[2]    Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s-Sılâ, B.13, Hds.1977.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B.120-121, Hds.5148.

[3]    Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Birri ve’s-Sıla, B.13, Hds.1978.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B.120-121, Hds.5147.

[4]    Ahmed Davudoğlu, A.g.e., C.10, Sh.596.

[5]    Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Birri ve’s-Sıla, B.46, Hds.149.

[6]    Ahmed Davudoğlu, A.g.e., C.10, Sh.596.

[7]    Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Edeb, B.120-121, Hds.5146.