(16) Yenilenen İman

Yegâne Rabbirniz Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuru­yor:

“Ey iman edenler, Allah’a, Rasulüne, Rasulüne indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitablarını, Rasullerini ve ahiret gününü inkâr ederse, şübhesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır.[1]

Katıksız iman edip imanlarında hiç bir şübheleri olma­yan ve aynı zamanda yaşantılarıyla imanlarını tasdik eden muvahhid mü’minlere emreden Rabbimiz Allah:

“Ey iman edenler, iman edin!” buyuruyor…

İman etmiş olan mü’min müslümanlar, her an yeniden i-man edecekler… İmanlarını tazeleyecek, iman şuurunu yenile­yecek, iman idrakim canlı tutacaklar… Böylece imanlarını kuv­vetlendirmiş ve kâmil bir yüksek dereceye ulaştırmış olacaklar­dır…

Müşrik ve zalim tağutlar tarafından işgal edilen İslâm topraklarında esaret altında yaşayan mü’min müslümanlar, heran bir iman ve İslâm düşmanının hücumuna uğramaktadır… Bu hücum, ya fikrî ve akîdevîdir, ya da bizzat fiilîdir… Özellikle fikrî ve akîdevî, yani kültürel hücumlar daha fazla ve daha şid­detli olmaktadır… Bu konuda düşman cephesinde her gün yep­yeni planlar, programlar ve hâin tuzaklar kurulmaktadır… Ba­zan doğrudan doğruya imana saldırılmakta, bazan hak maskesi takılarak batıl adına dolaylı saldırılar düzenlenmektedir… Onla­rın bu tek taraflı ve karşılarında savunan bulunmayan hücumla­rı, zayıf imanlı kitleleri çok etkileyip derinden sarsmaktadır…

Küfür ve şirk cephesinin elinde bulunan ifsad araçları olan televizyon, radyo, gazete, dergi ve diğer kitle iletişim araçlarıyla, imana ve İslâm’a yapılan bu saldırılar neticesinde insanlar, dinlerinden dolayı bir çok şübhenin, içinde bocaladık­ları kargaşanın içine itiliyorlar…

Bundan dolayı İslâm cephesinde bulunanlar imanlarını, her an taze tutmalı, yenilemeli ve dipdiri bir hâle getirmeleri onların üzerlerine bir kulluk vazifesidir… İman ilkelerine şuur­lu bir şekilde ve idrak ederek iman etmek gerek… Kalb ile tas­dik, dil ile ikrar ve vücûd organlarıyla isbat edilen şuurlu bir i-man, dış hücumlar karşısında sarsılmaz, aksine daha da kuv­vetlenir… Çünkü düşman cephesinden gelen kültürel saldırılara karşı kendisini korumaya en son gayretiyle çalışır, kendini ye­niler ve delillerini sağlamlaştırır…

İman ilkelerine bütünüyle ve delilleriyle iman eden mu-vahhid mü’minler, iman yenileme ve diri tutma hareketine de­vam ettikçe, gerek şirk cephesinden gelen saldırılar, gerekse nefis ve şeytandan kaynaklanan şübheler karşısında asla bir sarsıntıya uğramazlar…

“Ey iman edenler, iman edin.” âyet-i kerimesinde, mü’minlere, münafıklara ve Ehl-i Kitab’ın müslüman olmuşlarına hitab edildiği beyan olunmuştur…

1) Mü’minlere hitab

İmam İbn Kesir (rh.a.) şöyle diyor:

“Allah Teâlâ, iman eden kullarına, imanın bütün hü­kümlerine, şu’belerine, rükünlerine ve temellerine girmeleri­ni emrediyor. Bu hâsıl olanı yeniden tahsil anlamına değil, bilakis kâmil olanı daha mükemmelleştirme, yerleştirme ve ona devam kabilindendiir. Nitekim mü’min, her namazında: “Bizi dosdoğru yola ilet” der ki, bunun anlamı; bizi, bunda basiretli kıl, bizim hidayetimizi arttır ve bizi bunda sabit kıl demektir.”[2]

İmam Fahruddin er-Râzî (rh.a.) de şöyle der:

a) Ayetin mânâsı: Ey iman edenler, imanda devam ve sebat ediniz, şeklindedir. Bu mânânın neticesi şuna varır: Ey geçmişte ve şu anda iman edenler, gelecekte de iman edin.

b) Ey taklid yoluyla iman edenler, istidlal ve tahkîk yo­luyla iman edin.

c) Ey mücmel istidlallerle iman edenler, tafsilatlı istidlal­lerle de iman edin.

d) Ey tafsili delillerle Allah’a, meleklerine, kitablarına ve Peygamberlerine iman edenler, Allah’ın azametinin künhü-ne aklınızın ulaşamayacağına iman ediniz. Meleklerin hâlleri, kitabların sırlan ve peygamberlerin sıfatları da böyle olup akıl­larımız, tafsilatlı bir biçimde onların künhüne ulaşamaz.[3]

Muvahhid mü’minlerinin iliklerine ve bedenlerinin her hücresine kadar işlenmiş iman, hem maddî, hem de manevî cephelerini kuşatmıştır… Bu imanın diri ve taze tutulması lâ­zımdır…

Ebu Hüreyre (r.a.)’ın rivayetiyle Rusulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“İmanınızı yenileyip (tazeleyin)!”

Ya Rasulallah, imanımızı nasıl yenileyelim? dediler. “Lâ ilahe illallah’ı çok söyleyin!” buyurdu.[4] Ebu’d-Derda (r.a.), elimi tutar ve şöyle derdi:

Gel, bir saat iman edelim! Muhakkak ki kalb, tence­renin iyice kaynadığı zamankinden daha süratli alt-üst olucudur! [5]

2) Münafıklara hitab

İmam Fahruddin er-Râzî (rh.a.) şöyle der:

“Hitab, münafıklaradır. Buna göre âyetin mânâsı: Ey dil ile iman edenler, kalbinizle de iman edin, şeklindedir.

Bu görüş, Cenab-ı Hakk’ın:

“Kalbleriyle inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla ‘inandık’ diyenler. [6]  âyeti ile te’yid edilir. [7]

İmam Kurtubî (rh.a.), şunu beyan eder:

“Bunun, münafıklara bir hitab olduğu da söylenmiştir. Buna göre anlamı da şöyle olur:

Ey zahiren iman edenler, Allah’a ihlâs ile iman edi­niz. [8]

3) Ehl-i Kitab’ın müslüman olmuşlarına hitab Kelbî, bu âyetin sebeb-i nüzûlu için şöyle demiştir:

Bu âyet, Ehl-i Kitab mü’minlerinden Abdullah b. Selâm-

Ka’b’ın iki oğlu Esed ve Üseyd, Sa’lebe b. Kays ve bir cemaat hakkında nazil oldu. Bunlar:

Ya Rasulallah, biz, muhakkak sana, senin kitabına, Musa’ya, Tevrat’a ve Üzeyr’e iman ediyor, diğer kitabları ve Peygamberleri ise inkâr ediyoruz, demişlerdi de bu sebebten dolayı Allah Teâlâ bu âyeti indirdi[9]

İmam Taberî (rh.a.) şunları beyan eder:

“Eğer denilecek olursa ki:

Allah Teâlâ:

“Ey iman edenler” şeklinde hitab ettikten sonra bu kişi­lerin iman etmelerini tekrar emretmesinin sebebi nedir?

Cevaben denilir ki:

Burada ifade edilen ‘iman edenler’den maksad, iki kıs­ma ayrılan Ehl-i Kitab’dır. Onlardan, Tevrat’a iman edenler, İncil’e, Kur’ân’a, Hz. İsa’ya ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’e iman etmemişlerdir. Allah Teâlâ, işte Ehl-i Kitab olan ve belli bir ki­taba iman ettikleri için ‘iman edenler’ diye vasıflandın lan bu insanlara, Tevhid inancının gereği olarak, bütün peygamberlere ve kitablara iman etmelerini emretmiş ve buyurmuştur ki:

Ey Tevrat’a ve İncil’e iman edenler, Allah’ı tasdik edin, O’nun Peygamberi olan Muhammed’i ve Muhammed’e indirdiği Kur’ân’ı ve Ondan önce indirdiği İncil ve Tevrat’ı hep birlikte tasdik edin. Zira kim, Allah’ı, meleklerini, kitablannı, Peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr edecek olursa, onun başka şeylere iman etmesi geçerli değildir. Bilakis o, derin bir sapıklığa düşmüştür.[10]

Rabbimiz Allah şöyle buyurur:

“Ey iman edenler, Allah’dan sakınıp korkun ve O’nun Rasulüne iman edin. Size, kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah, çok bağışlayandır, çok esirge­yendir. [11]

Muvahhid mü’minîer, hangi çağda olurlarsa olsunlar ve dünyanın neresinde bulunurlarsa bulunsunlar, katıksız ve gölgesiz imanlarını korumak zorundadırlar… İmanı ve İslâm’ı, bü­tün yabancı unsurlardan tertemiz kılıp, öylece inanmalı ve ya­şamalıdırlar… İmanı, şirkten ve küfürden, İslâm’ı, bid’at ve hu­rafelerden arındırıp öylece iman edip yaşamaya gayret eden muvahhid mü’minler, her an imanını yenilemen’ ve taze tutma­lıdır.

 



[1] Nisa, 4/136.

[2] İbn Kesir, Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, C. 5, Sh. 1962.

[3] Fahruddin er-Râzî, A.g.e. C. 8, Sh. 364.

[4] İmam er-Rûdânî, A.g.e. C. 1, Sh. 39, Hds. 111. Ahmed b. Hanbel,

Müsned, c. 2, Sh. 359’dan.

İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e. C. 3, Sh. 367, Hds. 12. Taberânî’den.

[5] Abdullah ibnü’l-Mübarek, Kitabu’z-Zühd, Sh. 310, Hbr. 1395.

[6] Mâide, 5/41

[7] Fahruddin er-Râzî, A.g.e. C. 8. Sh. 365.

[8] İmam Kurtubî, A.g.e. C. 5, Sh. 521.

[9] İmam el-Vahidî, A.g.e. Sh. 193-194.

Abdulfettah el-Kadî, A.g.e. Sh. 138 (İbn Abbas’dan) İbnü’l-Cevzî, Zadu’l-Mesir, C. 2, Sh. 223 ve İmam es-Suyutî, ed-Durru’l-Mensûr, C. 2, Sh. 716’dan, Prof. Dr. Bedreddin Çetiner, A.g.e. C. l,Sh.28O.

[10] et-Taberî, A.g.e. C. 3, Sh. 145-146.

[11] Hadid, 57/28. Nüzul sebebi için bkz. İmam Suyutî, Esbâb-ı Nüzul, C. 2, Sh. 638-639.