ÇOK ZİKİR EDENLER

İbn Mes’ud (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) şöyle buyu­rur:

“Mirac’a çıkarıldığım gece İbrahim ile karşılaştım. Şöyle dedi:

-Ya Muhammed, ümmetine benden selâm söyle ve onlara bildir ki: Cennetin toprağı güzel, suyu tatlıdır. Cennette ovalar vardır. Buraların dikili ağacı: Sübhanallahi ve’l-Hamdulillahi ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber’dir (Allah’ı tenzih ederim, ham­dolsun Allah’a, Allah’dan başka gerçek ilâh yoktur ve yalnızca Allah büyüktür).”[1]

Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor:

Bir defa kendisi, bir fidan dikmek ile meşgul iken, Rasu­lul­lah (s.a.s) oradan geçmiş ve O’na:

“Ya Ebu Hüreyre, diktiğin nedir?” diye sordu.

Ben(de):

-Kendim için bir fidan dikiyorum, dedim.

Rasulullah (s.a.s.):

“Senin için daha hayırlı bir dikilecek fidan göstereyim mi?” buyurdu.

Ebu Hüreyre (de):

-Göster ya Rasulullah! dedi.

(Bunun üzerine) Rasulullah (s.a.s.):

“Sübhanallahi ve’l-Hamdulillahi ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber, de. Böyle söylersen, her kelimeye karşılık cennette senin için bir ağaç dikilir.”[2]

Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor:

“Doğrusu, temizlenip arınan felâh bulmuştur.

Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan.”[3]

“Artık namazı kılınca yeryüzüne dağılın. Allah’ın fazlını isteyip arayın ve Allah’ı çokça zikredin. Umulur ki, felâha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz.”[4]

Rabbimiz Allah, gerek erkek olsun, gerek kadın olsun, ka­tıksız iman edip salih ameller işleyerek Allah’ı çokça zikreden muvahhid mü’minler için bir bağışlanma ve büyük bir ecrin olduğunu beyan buyuruyor:

“Allah’ı çokca zikreden erkekler ve (Allah’ı çokca) zikre­den kadınlar, (işte) bunlar için Allah, bir bağışlanma ve bü­yük bir ecir hazırlamıştır.”[5]

Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’yı zikretmek, O’nu anmak, O’nun farkına varmak, O’nu anlamak, O’na iman etmek, O’nun emrettiği gibi hayatını tanzim eylemek ve ibadeti, şirk koşma­dan yalnızca O’na yapmak ile gerçekleşir… Gerçek zikir, kalb ile, dil ile ve vücûd organların bütünüyle yapılmalıdır… Her organ, üzerine düşen kulluk vazifesini hakkıyla yapması, Allah’ı anıp, O’ndan gereği gibi korkmak ile gerçekleşir…

Allah’ı zikir etmek konusunda önderimiz Rasulullah (s.a.s.)’in şu hadis-i şeriflerini anmak yeterli gelir…

1) İbn Abbas (r.anhuma)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Cennete girmek için ilk çağrılacak olanlar, bollukta da, darlıkta da Allah’a çokca hamdedenlerdir.”[6]

2) Cabir (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Her kim, “Sübhanallahi’l-azîm ve bihamdih” derse, kendisi için cennette bir hurma ağacı dikilir.”[7]

3) İbn Ömer (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Kim sırf Allah için “Lâ ilâhe illallahu vehdehu lâ şerike leh. Lehu’l-mülkü vele hu’l-hamdu ve hüve’l-Hayyu’l-lezi lâ yemutu bi yedi’l-hayr ve hüve alâ külli şeyin kadir” derse, Allah onu, Nâîm Cenneti’ne koyar.”[8]

4) Ebu Musa (r.a.) anlatıyor.

Bizler, Rasulullah (s.a.s)’in maiyetinde bir seferde bulun­duk. Vadîden yüksek bir yere çıktıkça, yüksek sesle tekbir getiri­yorduk.

Rasulullah (s.a.s.):

“Ey insanlar, nefislerinize yumuşak davranın (sesinizi yük­seltmeyin)! Çünkü sizler, sağırı ve gaibi çağırmıyorsunuz. Lâkin sizler, Semî ve Basîr olan Allah’a duâ ediyorsunuz!” buyurdu.

Sonra benim yanıma geldi. Ben, kendi kendime:

“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi” zikrini söylüyordum.

Rasulullah (s.a.s.):

“Ya Abdullah ibn Kays, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi zik­rini söyle. Çünkü bu, cennet hazinelerinden bir hazinedir.” bu­yurdu.

Yahud:

“Sana cennet hazinelerinden bir hazine olan kelâma delâlet edeyim mi? O: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi sözüdür.” bu­yurdu.[9]

5) Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s.):

“Cennet bahçelerine uğradığınız zaman yayılınız!” buyurdu.

Ashab:

-Cennet bahçeleri hangisidir? diye sordular.

Rasulullah:

“Zikir halkaları!” buyurdu.[10]

6) Abdullah b. Ömer (r.anhuma) anlatıyor:

-Ya Rasulullah, zikir meclislerin ganimeti (ondan elde edi­lecek kazanç) nedir? diye soruldu.

Rasulullah (s.a.s.):


“Zikir meclislerinin ganimeti, cennettir.” buyurdu.[11]

7) Cabir (r.a.) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Ey insanlar, Allah Teâlâ’nın meleklerinden birtakım birlik­leri vardır. Bunlar, yeryüzüne inip zikir meclislerinde dururlar. Cennet bahçelerinde otlayınız!”

Ashab:

-Cennet bahçeleri nerededir? diye sordular.

Rasulullah (s.a.s.):

“Zikir meclisleridir. Sabah veya akşam Allah’ı zikretmeye gidiniz ve devamlı Allah’ı kendi kendinize zikrediniz. Kim Allah katındaki derecesini öğrenmeyi severse, Allah’ın kendi yanın­daki derecesine baksın. Şübhesiz ki Allah kula, kulun kendisine verdiği değeri verir.” buyurdu.[12]

8)Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Her kim günde yüz kere “Sübhanallahi ve bi hamdihi (Al­lah’ı tesbih ve hamdederim)” derse, o kimsenin (Allah’ın hakkı olan) günahları, deniz köpüğü kadar olsa bile kendisinden indi­rilip affedilir.”[13]

Rabbimiz Allah şöyle buyurur:

“O, sizi nasıl doğru yola yöneltip ilettiyse, siz de O’nu anın.”[14]

 

 

 

 



[1]    Sünen-i Tirmizî, Kitabu’d-Daavat, B.59, Hds.3691.

Taberânî, Mu’cemu’s-Sağir, C.2, Sh.36, Hds.379.

İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.3, Sh.387, Hds.17. Taberânî, Mu’cemu’l-Ev­sat’tan.

[2]    Sünen-i İbn Mace, Kitabu’l-Edeb, B.56, Hds.3807.

İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.3, Sh. 386, Hds.16. Hakim rivayet edip, “is­nadı sahihdir” demiştir.

[3]    A’la, 87/14-15.

[4]    Cuma, 62/10.

[5]    Ahzab, 33/35.

[6]    Taberânî Mu’cemu’s-Sağir, C.1, Sh.283, Hds.193.

İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.3, Sh.408, Hds.47. İbn Ebi’d Dünya, Bez­zâr, Taberânî, Kebir, Evsat ve Sağir’in de biri hasen olan birkaç senedle ve Hakim rivayet etmiştir. Hakim:

-Hadis, Müslim’in şartlarına göre sahih’dir. demiştir.

[7]    Sünen-i Tirmizî, Kitabu’d-Daavat, B.6, Hds.3693-3694.

İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.3, Sh.381, Hds.6. Bezzâr, ceyyid isnad ile ri­va­yet eder. C.3, Sh.388, Hds.18. Taberânî, Hasen bir isnad ile rivayet eder.

[8]    İmam er-Rûdânî, Cemu’l-Fevaid, C.5, Sh.298, Hds.9545. Taberânî, Mu’ce­mu’l-Kebir’de zayıf bir senedle.

[9]    Sahih-i Buhârî, Kitabu’d-Daavat, B.50, Hds.77.

Kitabu’t-Tevhid, B.9, Hds.16.

Sahih-i Müslim, Kitabu’z-Zikr, B.13, Hds.44-45.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Vitr, B.26, Hds.1526.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’d-Daavat, B.58, Hds.3690.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu’l-Edeb, B.59, Hds.3824-3826.

İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C.1, Sh.13, Hds.6/6.

[10]   Sünen-i Tirmizî, Kitabu’d-Daavat, B.86, Hds.3739.

[11]   İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.3, Sh.352, Hds.9. Ahmed b. Hanbel, Hasen isnad ile rivayet etmiştir.

[12]   İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.3, Sh.352, Hds.10. İbn Ebi’d-Dünya, Ebu Ya’lâ, Bezzâr, Taberânî, Hakim ve Beyhakî rivayet etmiştir. Hadis, Ha­sen’dir.

[13]   Sahih-i Buhârî, Kitabu’d-Daavat, B.65, Hds.98.

Sahih-i Müslim, Kitabu’z-Zikr, B.10, Hds.28.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’d-Daavat, B.6, Hds.3695-3697.

[14]   Bakara, 2/198.