SÜNNETİ İHYA EDENLER

Enes b. Malik (r.a) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s), bana şöyle buyurdu:

“Evladcığım, hiçbir kimseye karşı kalbinde bir hile ve kin beslemek olmaksızın sabahlamaya ve akşamlamaya gücün ye­terse, bunu mutlaka yap!”

Sonra bana şöyle buyurdu:

“Evladcığım, işte benim sünnetim budur. Kim benim sün­netimi ihya ederse (yaşatırsa), beni sevmiş olur. Kim de beni severse, cennette benimle birlikte olur.”[1]

Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilen[2] ve en güzel ah­­­lâk üzere olan[3] zirve insan Rasulullah (s.a.s)’in ahlâkı budur!..

İman, Rasulullah (s.a.s)’i sevmekle kâmil olur ve Allah’ı sev­menin belirtisi, O’na tabi olmaktır…

Enes (r.a)’dan.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Hiçbir kul, ben kendisine ehlinden, malından ve bütün in­sanlardan daha sevgili olmadıkça, (kâmil) iman etmiş sayıla­maz.”[4]

Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

“De ki: ‘Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”[5]

Hayat önderimiz ve örneğimiz Rasulullah (s.a.s)’in Sünneti, hiçbir mü’min kula karşı kalbinde hile ve kin beslemeden sa­bahlamak ve akşamlamaktır… Mü’min müslüman kul, Önderi Rasulullah (s.a.s)’in Sünneti’ne tabi olan bir şahsiyettir… O’nun Sünneti, Kur’ân-ı Kerim’in uygulanış şeklidir…

Yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s)’in Sünneti’ne emro­lundukları gibi itaat edip yaşamaya gayret eden mü’min kulların duâsı:

“Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeş­lerimizi bağışla ve kalblerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esir­geyicisin.”[6]

Rasulullah (s.a.s)’in Sünneti’ni, O’nun gösterip öğrettiği şekilde idrak ederek yaşayan mü’min kul, Rasulullah (s.a.s)’i sevmiş olur… Katıksız iman ederek, salih amel işleyen, Sünneti yaşıyordur… Dolayısıyla Rasulullah (s.a.s)’i seviyor ve cennette O’nunla birlikte olacaktır…

Sözünde sadık olan Rasulullah (s.a.s)’in müjdesi budur!..

Emirü’l-mü’minin İmam Ali b. Ebi. Talîb (r.a)’ın rivayetiyle Ra­sulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Kim benden sonra öldürülen sünnetimi diriltirse, beni sevmiş olur. Kim de beni severse, benimle beraber olur.”[7]

Enes b. Malik (r.a) anlatıyor:

Bir adam, Rasulullah (s.a.s)’e:

-Ya Rasulullah, kıyamet ne zaman (olacak)? diye sordu.

O da:

“Sen, onun için ne hazırladın?” buyurdu.

O Zât:

-Ben, kıyamet için çok namaz, çok oruç ve çok sadaka ha­zırlamadım. Lâkin ben, Allah’ı ve Rasulünü seviyorum, dedi.

Rasulullah (s.a.s):

“Sen, sevdiklerinle beraber olacaksın!” buyurdu.[8]

Rasulullah (s.a.s)’i seven, O’nun Sünneti’ni işler ve yaşa­tır… O’nun Sünneti’ni yaşayan ve yaşatan, Rasulullah (s.a.s)’i sevmiş olur… Rasulullah (s.a.s)’i seven de, ahirette O’nunla be­raber olur… O’nunla beraber olan da, O’nunla cennette olur!..

Amr b. Avf (r.a)’dan.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Kim benden sonra ihmal edilmiş (öldürülmüş/kaldırılmış) bir sünnetimi ihya ederse, o sünnetle amel eden insanların se­vablarından hiçbir şey eksilmeden, onların sevablarının bir mislini şübhesiz almış olacaktır.

Kim de Allah ve Rasulü’nin razı olmadıkları bir bid’atı icad ederse, o bid’at ile amel eden insanların günahlarından hiçbir şey eksilmeden, onların günahlarının bir mislini yüklenmiş ola­caktır.”[9]

Sünnetini ihya edenlerin mükâfatını beyan buyuran Rasu­lullah (s.a.s), Sünnetini terk edenlerin, kendisiyle ilişkisinin kesildiğini de bildirmiştir… “Benden değildir” diye “Sünnetinden yüz çeviren” lerin durumunu beyan buyuran Rasulullah (s.a.s), kalî, fiilî ve takrirî Sünnetiyle amel edenlerin, kendisiyle beraber olduğunu vurgulamaktadır…

Enes b. Malik (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Her kim benim sünnetimden yüz çevirip işlemezse, o, benden değildir!”[10]

Mü’minlerin annesi Aişe (r.anha) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s.), bir şey yapmış da o hususta insanlara ruhsat vermişti. Bir topluluk, o işten çekindi ve ona yanaşma­dılar. Onların bu çekingenliği Rasulullah’a ulaşınca, hemen hutbeye çıkıp Allah’a hamdetti sonra:

“Birtakım cemaatlere ne oluyor ki, benim yapmış olduğum işten çekiniyorlar? Allah’a yemin ederim, ben Allah’ı, onların en bileniyim ve Allah’a saygısı en şiddetli olanlarıyım!” buyurdu.[11]

“Rasulullah (s.a.s)’in burada ne yaptığı malum değildir. An­cak Ashab-ı Kiram, kendi yaptıklarının daha doğru olduğunu zannederek bu işte O’na uymaktan çekinmişlerdir. Onların bu hâlini duyan Rasulullah (s.a.s), yemin ederek kendinin Allah’ı onlardan daha iyi bildiğini, kendi Allah korkusunun onlarınkin­den çok daha fazla olduğunu bildirmiştir. Bundan murad:

Bu işten çekinmek sizin zannettiğiniz gibi Allah’a daha ya­kın sayılmaz. Allah’a yakın olmak, O’nun emirlerine uymak ve O’ndan korkmakla olur. Yoksa hayâlâtla ve emretmediği şeyleri yapmaya çalışmakla bir şey elde edilmez, demektir.”[12]

İmrân b. Husayn (r.a) anlatıyor:

Kur’ân nâzil olurken Rasulullah (s.a.s.), bazı Sünnetler or­taya koydu. Sonra buyurdu ki:

“Bize (sünnetimize)tabi olun! Vallahi, böyle yapmazsanız sa­pıtırsınız!”[13]

Ümmü’l-Mü’minin Aişe (r.anha)’dan.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Allah’ın lânetine uğrayan altı kişi vardır:

Allah’ın kitabına ilavede bulunan.

Allah’ın kaderini yalanlayan.

Allah’ın haramını helâl sayan.

Soyumdan, Allah’ın yasakladığını helâl sayan.

Sünneti terk eden!”

Başka bir tarikte “yedi şey vardır” şeklinde geçmektedir. Yu­­karıdaki ilk beşi zikrettikten sonra gerisini şu ibarelerle devam ettirmiştir:

“Ganimeti kendi zimmetine geçiren. Allah’ın değer verdiğine değer vermeyip, değer verdiğini al­çalt­mak için var gücüyle zorbalık yapan!”[14]

Ebu Hüreyre (r.a)’dan.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Ben sizleri, bir şeyden nehyettiğim zaman, ondan sakını­nız. Sizlere bir şey emrettiğim zaman da emrimi tutunuz. Gücü­nüzün yettiği kadar onu yerine getiriniz!”[15]

Rabbimiz Allah, Rasulullah (s.a.s)’in emrine itaatı ve neyi emrederse tabi olmayı, neden sakındırırsa ondan uzaklaşmayı em­rediyor… Sünneti ihya etmek, Allah’ın emrine itaat etmek­tir…

“Rasul, size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındı­rırsa artık ondan sakının ve Allah’dan korkun. Şübhesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır.”[16]

İrbad ibn Sariye (r.a)’dan.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Takvaya yapışınız ve başınızdaki halife siyah bir köle dahi olsa, onu dinleyip itaat etmeye sarılınız. Siz, benden sonra şid­detli ihtilaf göreceksiniz. Onun için benim Sünnetime ve hida­yete mazhar kılınmış olan Hulafâ-ı Raşidîn’in sünnetlerine yapı­şınız. Sünnetleri dişlerinizle sıkıca tutunuz…”[17]

Ebu Hüreyre (r.a.)’dan,

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

“Ümmetimin fesadı döneminde sünnetime sarılan, şehid ecri alır.”[18]

Abdullah ibnu’d-Deylemî (rh.a.) der ki:

-Bana ulaştı ki, dinin (yok olup) gitmesinin başlangıcı, Sünnetin terk edilmesi (ile olacaktır). İpin bir büklüm, bir bük­lüm (daha çözülerek yok olup) gitmesi gibi din de, bir Sünnet, bir Sünnet (derken yok olup) gider.”[19]

Hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in hayata uygulanışı olan Rasulullah (s.a.s)’in Sünneti, bir büklüm, bir büklüm daha çö­zülmeden ona sımsıkı sarılmalı, olanları yaşamak ve unutulan­ları ihya etmek gerek…

Abdullah ibn Mes’ud (r.a.) şöyle der:

-( İbadetlerde) Sünnetlerle yetinmek, bid’atlarla amel et­mekten daha güzeldir![20]

Ümmetin en hayırlı nesli olan Ashâb-ı Kiram, Rasulullah (s.a.s)’in Sünneti’ne bağlanmaları ve onu ihya etmeleri konu­sundaki samimiyetleriyle ilgili bir örnek vermek yeterli gelir…

Mücahid (rh.a.) anlatıyor:

Bir yolculukta Abdullah ibn Ömer (r.anhuma) ile birlikte idik. Bir yere gelince, oradan başka tarafa saptı.

Kendisine sorduk:

-Niçin böyle yaptın?

İbn Ömer (r.anhuma):

-Rasulullah (s.a.s)’in böyle yaptığını gördüm ve ben de (ay­nısını) yaptım, diye cevab verdi.[21]

Abdullah ibn Ömer (r.anhuma), Mekke ile Medine arasında bulunan bir ağacın yanına gelerek altında öğle uykusuna ya­tardı. Rasulullah (s.a.s)’in de, böyle yaptığını söylerdi.[22]

Abdullah ibn Avn el-Basrî et-Tabiî (rh.a.), her mü’min müs­lümanın arzuladığı üç şeyi şöyle dile getiriyor:

-Üç şey vardır ki ben, bunları hem kendim için, hem de bütün mü’min kardeşlerim için arzu eder, severim:

Şu Muhammed Sünnetini insanların öğrenmeleri ve âlimle­rinden bunu sorup istemeleri.

Kur’ân’ı iyi anlamaları ve ondan sorup istemeleri.

İnsanları ancak hayırda bırakmaları (yahud: İnsanları hayra da­vet etmeleri).[23]

Merhamet olunmuş, iyiliği emreden ve kötülükten nehye­den vasat ümmetin her ferdi, Rasulullah (s.a.s.)’in Sün­neti’ni ihya konusunda bütün gücünü sarfetmeli, insanları hakka davet etmeli, onları batıldan uzaklaştırmaya gayret gös­termelidir!..

 



[1]    Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-İlm, B.16, Hds.2818.

Taberânî Mu’cemu’s-Sağir, C.2, Sh.279-281, Hds.587.

İmam Suyutî, Camiu’s-Sağir Muhtasarı, C.3, Sh.320, Hds.3536 (8346). Siczî’den.

Ayrıca bkz. Münâvî, Feyzu’l-Kadir, C.6, Sh.40, Hds.8346.

[2]    Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Ben, ancak ahlâkın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim.”

İmam Buhârî, Edebü’l-Müfred, B.135, Hds.273.

İmam Malik, Muvatta’, Kitabu Hüsnü’l-Hulk, Hds.8.

Kuzâî, Şihâbü’l-Ahbâr, Sh.215, Hds.730.

İmam Suyutî, Camiu’s-Sağir Muhtasarı, C.2, Sh.65, Hds.1422 (2584). Hakim, “Müstedrek”, Beyhakî, “Şuabu’l-İman” dan.

[3]    “Şübhesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.” Kalem, 68/4.

[4]    Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman, B.16, Hds.69.

Sünen-i Neseî, Kitabu’l-İman, B.19, Hds.4981.

[5]    Âl-i İmrân, 3/31.

[6]    Haşr, 59/9-10.

[7]    İmam er-Rûdânî, Cemu’l-Fevaid, C.1, Sh.45, Hds.140. Rezin’den.

[8]    Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Edeb, B.96, Hds.195.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Birri ve’s-Sıla, B.50, Hds.161-163.

[9]    Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.15, Hds.210.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-İlm, B.16, Hds.2817.

[10]   Sahih-i Buhârî, Kitabu’n-Nikâh, B.1, Hds.1.

Sahih-i Müslim, Kitabu’n-Nikâh, B.1, Hds.5.

Sünen-i Neseî, Kitabu’n-Nikâh, B.1, Hds.3203.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu’n-Nikâh, B.1, Hds.1846.

Sünen-i Dârimî, Kitabu’n-Nikâh, B.3, Hds.2175.

[11]   Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Edeb, B.72, Hds.126.

Kitabu’l-İ’tisâm, B.5, Hds.32.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Fedail, B.35, Hds.127-128.

Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.6, Sh.45,181.

[12]   Ahmed Davudoğlu, A.g.e., C.10, Sh.143.

[13]   İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C.2, Sh.9, Hds.4/282.

[14] İmam er-Rûdânî, Cemu’l-Fevaid, C.1, Sh.46, Hds.151-152. Taberânî, Mu’ce­mu’l-Kebir’den.

İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.1, Sh.107, Hds.4. İbn Huzeyme ve Hakim’den.

[15]   Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İ’tisam, B.2, Hds.19.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Hacc, B.73, Hds.412.

Kitabu’l-Fedail, B.37, Hds.130.

Sünen-i Neseî, Kitabu Menasiki’l-Hacc, B.1, Hds.2609.

Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.1, Hds.1-2.

[16]   Haşr, 59/7.

Rabbimiz Allah şöyle buyurur:

“O’nun emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.” Nur, 24/63.

İmam İbn Kesir (rh.a.), bu ayetin tefsirinde şunları beyan eder:

“Rasulullah (s.a.s.)’in emrine, yoluna, metoduna, Sünnetine ve şeriatına aykırı hareket edenler, bundan sakınsınlar. Zira sözler ve ameller, O’nun sözleri ve amelleri ile ölçülüp değerlendirilir. Ona uygun olanlar kabul olunur, ona zıd olanlar ise, söyleyen veya yapanı her kim olursa olsun kendisine geri çevrilir.”

İbn Kesir, A.g.e., C.11, Sh.5973.

[17]   Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.6, Hds.42.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-İlm, B.16, Hds.2815.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’s-Sünnet, B.5, Hds.4607.

Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, Sh.126-127.

[18]   İmam er-Rûdânî, Cemu’l-Fevaid, C.1, Sh.45, Hds.143. Taberânî, Mu’ce­mu’l-Evsat’tan.

[19]   Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.16, Hbr.98.

[20] İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.1, Sh.99-100, Hbr.7. Hakim, mevkuf ola­rak rivayet etmiş:

-Buharî ve Müslim’in şartlarına göre isnadı sahih’dir, demiştir.

İmam er-Rûdânî, Cemu’l-Fevaid, C.1, Sh.45, Hds.145. Taberânî, Mu’ce­mu’l-Kebir’den.

[21]   İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C.2, Sh.17, Hbr.9/287.

İmam Hafız el-Munzirî, A.g.e., C.1, Sh.103, Hbr.4. Bezzâr, Ceyd isnad ile rivayet etmiştir.

İmam er-Rûdânî, Cemu’l-Fevaid, C.1, Sh.47, Hbr.157.

[22] İmam er-Rûdânî, A.g.e., C.1, Sh.47, Hbr.159.

[23] Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İtisam, B.2. (Bab başlığında)