Yegâne Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
Ve Cann’ı da (cinlerin atası olan İblisi de) daha önce nüfuz eden kavurucu ateşten yarattık.”([1])
“O (İblis), cinlerdendir.”([2])
Ümmü’l-mü’minin Aişe (r.anha)’ın rivayetiyle Rasu-lullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Melekler, nurdan yaratıldı. Cinler, Meâric’den (ateşin siyahıyla karışmış alev), ateşten yaratıldılar. Âdem ise, size anlatılandan yaratıldı.”([3])
Kendisinden başka ilâh ve rab olmayan, yegâne yaratıcı Allah Teâlâ, insan kullarını topraktan, cin kullarını ve onların atası olan İblis’i de ateşten yaratmıştır… Topraktan yaratmış olduğu insan kullarnıdan önce, ateşten yaratmış olduğu cinlerden olan İblis’e, insana yani Âdem (a.s.)’a sec-de etmesini emretmişti… Yaratan O, İlâh O, Rabb O ve Me-lik O’dur… O, Âdem (a.s.)’ı topraktan ve İblis’i ateşten ya-ratmış, sonra ateşten yarattığı İblis’e, topraktan yaratmış olduğu Âdem (a.s.)’a secde etmesini emretmiştir… İblis, ırkçı-milliyetçi duygu ve inancıyla büyüklenmiş, kendi ya-ratılışını öne sürerek Âdem (a.s.)’dan daha hayırlı olduğu-nu beyanla Allah’ın emrine itaat etmemiş ve Âdem (a.s.)’a secde etmekten kaçınmıştır… Kendi tercihi olan ateşten ya-ratılanın, topraktan yaratılandan hayırlı zannını, Allah’ın emrine tercih etmiştir… Hevasını ilâh edinmiş ve –hâşâ- Allah Teâlâ’yı bilmemezlikle suçlarcasına, ateşten yaratılan hayırlı bir kul, topraktan yaratılan hayırsız bir kula secde edemeyeceğini gündeme getirmiştir… Kendi yaratılışını, kendi ırkını, Âdem (a.s.)’ın yaratılışından ve ırkından ha-yırlı görmüş, üstün olduğunu iddia etmiştir… Bu ırkçı-mil-liyetçi düşüncesinden dolayı Allah’a başkaldırmış, isyan et-miş ve lânetlenenlerden olmuştur…
İlk ırkçı, ilk milliyetçi olan İblis’in kıssasını, Rabbimiz Allah’ın bize bildirdiği şekliyle okuyalım!.. Rabbimiz Allah, bu kıssayı beyan buyurduğu ayetlerinde şöyle diyor:
“Andolsun, Biz, sizi yarattık, sonra size sûret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ dedik. Onlar da, İblis’in dışında secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.
(Allah) dedi ki: ‘Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?’ (İblis) dedi ki: ‘Ben, ondan hayırlıyım. Be-ni ateşten yarattın, onu ise, çamurdan yarattın.’
(Allah:) ‘Öyleyse ordan in, orada büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenler-densin.’
O da: ‘(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni göz-le(yip ertele).’dedi.
(Allah:) ‘Sen, gözlenip ertelenenlerdensin.’ dedi.
(İblis) dedi ki: ‘Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı, insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.
Sonra muhakkak önlerinden arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulamayacaksın.’
(Allah) dedi: ‘Kınanıp alçalmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım.”([4])
İmam Taberî (rh.a.), tefsirinde şunları beyan eder:
“Ayet-i kerimede İblis’in, Allah Teâlâ’nın sorusuna şu cevabı verdiği zikredilmektedir:
– Ben, ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın.
İblis, Âdem’e secde etmemesinin gerekçesi olarak kendisinin yaratıldığı ateşin, Âdem’in yaratıldığı topraktan daha üstün olduğunu söylemiş, böylece hakkı idrak edememiş ve doğru yoldan sapmıştır. Zira ateş cevherinin hafif, körü körüne yayılan, dalgalanan ve yukarı doğru yükselen bir cevher olduğu malumdur. İşte İblis’te bulunan bu cevher onu, Allah’ın Levh-i Mahfuz’unda isyankâr biri olacağı tes-cil edildiği üzere, Âdem’e secde etmekten kibirlenmeye, onu hafife almaya sevketmiş, böylece kendi kendini yeyip biti-ren bir ateş gibi helâke sürüklemiştir. Toprak cevherinin ise, istikrarlı, oturaklı, yumuşak, edebli, kararlı bir cevher olduğu malumdur. İşte Âdem’de bulunan bu cevher, onun, Levh-i Mahfuz’da mes’ud bir kimse olacağı tescil edildiği üzere Âdem’i, hata yapmasından sonra tevbe etmeye ve Rabbinden af ve mağfiret dilemeye sevketmiştir.
İşte Hasan-ı Basrî ile İbn Sirin’in:
– İlk kıyası yapan İblis’tir, sözleri, bu türden olan yanlış kıyası ifade etmektedir.
Hz. Âdem’in İblis’ten üstün olduğu muhakkaktır. Çün-kü Allah Teâlâ onu, bizzat kendi elleriyle yaratmış, ona kendi ruhundan üflemiş, ona melekleri secde ettirmiş, her şeyin ismini öğretmiş ve diğer birçok özellikler vermiştir. Fakat ahmak İblis, bütün bunları görememiş, kendisinin ateşten yaratılması, Âdem’in de topraktan yaratılması do-layısıyla ondan üstün olduğuna delil getirmek istemiştir. Halbuki o, her ikisinin de yaratıldıkları maddeler bakımından da Âdem’den üstün değildir. Ayrıca Âdem’e yaratıldığı cevherin dışında birçok üstünlük verilmiştir. Bu durumda nasıl olur da İblis, ondan üstün olabilir?”([5])
Şeytanların atası ve ırkçı-milliyetçi ideolojinin ilk fikir babası İblis’in kıssasını, çeşitli yönleriyle ayet-i kerimelerde şu şekilde beyan olmuştur:
“Hani Rabbin, Meleklere: ‘Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım’ demişti.
‘Onu, bir biçime sokup ona ruhumdan üflediğim zaman siz, onun için hemen secdeye kapanın.’
Meleklerin hepsi topluca secde ettiler. Yalnız İblis hariç. O, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.
(Allah) dedi ki: ‘Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni sec-de etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yük-sek olanlardan mı oldun?’
Dedi ki: ‘Ben, ondan daha hayırlıyım. Sen, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.’
(Allah) dedi ki: ‘Öyleyse oradan (cennetten) çık! Artık sen, kovulmuş bulunmaktasın.
Ve şübhesiz, din (kıyametteki hesab) gününe kadar Benim lânetim senin üzerinedir.’
Dedi ki: ‘Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.’
Dedi ki: ‘O hâlde süre tanınanlardansın.’
Dedi ki: ‘Senin izzetine andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp kışkırtacağım.
Ancak onlardan muhlis olan kulların hariç.’
(Allah:) ’İşte bu haktır ve Ben, hakkı söylerim.’ dedi.
‘Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan cehennemi dolduracağım.”([6])
“Hani meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik. İblis dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: ‘Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben, secde eder miyim?’
Demişti ki: ‘Şu bana karşı yücelttiğine bir bak! Andol-sun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan, onun soyunu –pek azı dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılaca-ğım.’
(Allah) demişti ki: ‘Git, onlardan kim sana uyarsa, şübhesiz sizin cezanız cehennemdir. Noksansız bir ceza.
Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mal-larda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli va’d-lerde bulun.’ Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey va’detmez.
‘Benim kullarım. Senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün (hakimiyetin) yoktur.’ Vekil olarak Rabbin yeter.”([7])
“Hani meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik. İblis dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O, cinlerdendi. Böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bıra-kıp, onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar, sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.”([8])
Irkçı-milliyetçi düşünce ve hareketinin atası İblis, kendi batıl anlayışına göre yaratılışını, yani ırkını üstün kabul edip, hevasını Allah’ın emrine tercih etmişti… Allah’ın kendisinden hayırlı olarak yarattığı Âdem (a.s.)’ın bu üstünlük derecesini hazmedememiş, Allah’ın emrini çiğnemiş ve kendi görüşünü Rabbi Allah’ın hükmünden daha iyi görmüştür…
Hâl böyle iken, şu gerçek apaçık ortaya çıkmıştır: Her ırkçı-milliyetçi düşünce ve hareket, şeytan İblis’in ideolojisini benimsemek ve onun izini takib etmek demektir… Çünkü bu cahiliyyenin kokmuş düşünce ve hareketinin fikir babası İblis şeytandır!.. Hatta insanlar arasında ırkçı-milliyetçi hareketlerde bulunanlar, şeytan İblis’i bile sollamışlardır…
İblis, ayrı maddelerden yaratılışlarını öne sürerek ırkçı-milliyetçilik yaparken, ayrı maddeden, yani topraktan, ça-murdan yaratılmış olan insanların ırkçı-milliyetçilik yap-ması, “benim yaratıldığım toprak, ya da çamur, senin ya-ratıldığın toprak, ya da çamurdan daha hayırlı veya üstün-dür” demektir ki, insanın yaratılış gerçeğine aykırıdır… Çünkü insanların hepsi, bütün ırklar bütün renkler ve bütün kavimler, Âdem (a.s.)’dan türemiş, Âdem (a.s.)’ın da topraktan yaratılmış ilk insandır… Âdem (a.s.)’ın toprağı ne ise, ondan yaratılan Âdemoğullarının da toprağı aynıdır… Her bir ırk ve her bir renk ayrı ayrı topraktan yaratıl-mış, ayrı ayrı Âdemlerin çocukları değildir!.. Bundan dolayı birbirlerine üstünlükleri söz konusu değildir!..
Rabbimiz Allah, ilk ırkçı, ilk milliyetçi şeytan İblis’in, ırkçı-milliyetçi fitnesine karşı insan kullarını uyarmakta, onun tuzaklarına düşmemek için kendilerini bilgilendirmektedir.
“Ey Âdemoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi, sakın sizi de bir belâya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları (kendilerini göremeyece-ğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz, gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.”([9])
“Şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekten o, sizin için apaçık bir düşmandır.”([10])
“Ey Âdemoğulları, Ben, size and vermedim mi ki: ‘Şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
Bana kulluk edin, doğru yol budur.’
Andolsun o, sizden bir çok insan neslini saptırmıştı. Yi-ne de aklınızı kullanmıyor musunuz?”([11])
İnsanların apaçık düşmanı olan şeytan İblis, ırkçı-milliyetçi düşünce ve hareketlerle aldattığı, günahlar işletip Al-lah’a karşı isyan ettirdiği ve birbirine düşürdüğü insanlara, dünyada sahib çıkmadığı gibi, ahirette de sahib çıkmaya-cak, aksine onları bu hareketlerinden dolayı kınayıp redde-decektir!..
Bu gaybî hakikatı, gaybı bilen ve bildiren yegâne Rab-bimiz Allah beyan buyurmaktadır:
“İş hükme bağlanıp bitince şeytan der ki: ‘Doğrusu, Al-lah, size gerçek olan va’di va’detti. Ben de size, va’dde bu-lundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorla-yıcı bir gücüm yoktu. Yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın. Ben, sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, za-limlere acı bir azab vardır.”([12])
Yegâne Rabbimiz Allah, insan kullarının dünya hayatlarında şeytanın oyununa gelmemeleri ve tuzaklarına düş-memeleri için kendilerine, peygamberleri vasıtasıyla mesajı-nı göndermiş, onları uyanık olmaya davet etmiştir… Irkçı-milliyetçiliğin İblis şeytanın ideolojisi olduğunu, bu şeytanî ideolojiden uzaklaşmalarını ve hiç yaklaşmamalarını beyan buyurmuştur… Bütün insanları, bir erkek ve bir dişiden yarattığını, sonra birbirleriyle tanışıp kaynaşmaları için halklar ve kabileler hâlinde birbirlerinden yaratılış yönüyle hiçbir üstünlüklerinin olmadığını bildirmiştir… Kendi ka-tında insanların en kerimi, yani üstünü, katıksız iman edip, imanın gereği olan salih ameli işleyerek takvaya ulaşanlar olduğunu açıklamıştır!..
el-Adda’ b. Halid (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.), Vedâ Haccı’nı yaptığı günde şöyle buyurmuştur:
Allah, şöyle buyuruyor:
“Ey insanlar, gerçekten Biz sizi, bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi, halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şübhesiz, Allah katında en üstün (kerim) olanınız (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır.” (Hucurat, 49/13)
Arab’ın Acem’e üstünlüğü yoktur. Acem’in de Arab’a üstünlüğü yoktur. Ne siyahın beyaza, ne de beyazın siya-ha üstünlüğü yoktur. Üstünlük, ancak ve sadece takva ile olur.
Ey Kureyş topluluğu, insanlar ahirete giderlerken siz, ahirete boyunlarınıza dünyayı yüklenmiş olarak gelmeyin! Allah’a karşı benim size hiçbir faydam dokunmaz!”([13])
Dünyada, bu ilâhî emri çiğneyip ırkçı-milliyetçilik yaparak kendi ırkının, kendi dilinin ve kendi renginin diğer ırklardan, dillerden ve renklerden üstün olduğuna inanıp bu kokuşmuş cahiliyye dâvâsını benimseyenlerin ahiretteki durumlarını, Rabbimiz Allah’ın kendisine bildirmesiyle bilip bildiren önderimiz Rasulullah (s.a.s.)’in hadislerinden öğreniyoruz…
Ebu Hüreyre (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöy-le buyurur:
“Kıyamet günü gelince Allah, bir münadiye emreder ve o da nidâ eder:
– Ben, bir neseb yarattım, siz ise, başka bir neseb edindiniz.
Ben:
– Sizin en iyiniz, Benden en çok korkanınızdır, dedim.
Siz, bundan yüz çevirdiniz ve:
– Filan oğlu filan, filan oğlu filandan daha hayırlıdır, daha üstündür, dediniz.
Bu gün Ben, kendi nesebimi (salih amel ve takvayı) yükseltiyor, sizin nesebinizi (soy, sop ve makamınızı) alçaltıyorum.
Nerede Allah’dan korkanlar (muttakiler)!”([14])
İbn Ömer (r.anhuma)’dan:
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Koğuculuk, sövmek ve ırkçılık cehennemdedir. Bun-lar, bir mü’minin kalbinde yer almaz.”([15])
İnsanoğlunun apaçık düşmanı olan İblis’in şeytanî ideolojisi olan ırkçı milliyetçi düşünceye ve batıl harekete karşı çok uyanık olup, böyle bir aşağılık tuzağa düşmemek için çok dikkatli davranmak gerek… Şeytan İblis, her an insan-oğlunu, özellikle mü’min müslümanları bu aşağılık tuzağa düşürmek için uğraşmaktadır… Her zaman ve her mekânda fırsat buldukça muvahhid mü’minlerin önünü kesen ve onları dosdoğru yoldan saptırmaya çalışan şeytan İblis ile onun ordusu, mü’min müslümanların gaflet anlarını kolla-maktadır… Mü’min müslümanların gaflet anları, imanla-rının zayıf ve amellerinin noksanlaştığı anlardır… İman kuvvetli ve amel salih olmadığı zaman, şeytan İblis’e fırsat verilmiş olur… Bundan dolayı mü’min müslümanlar, i-manlarını katıksız ve kuvvetli hâle getirmeli, amellerini, emrolundukları şekilde yapıp takvaya ulaşmalıdırlar…
Böylece şeytan İblis’in bütün şeytanî planlarını bozar ve tuzaklarını parçalar!..
Sebre b. Ebu Fakih (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):
“Şeytan, Âdemoğlunun her yerde önüne çıkar. İslâm yolunda önüne çıkar.
(Müslüman olan birine):
– Sen, nasıl müslüman olursun, eski dinini, babalarının ve atalarının dinini bırakırsın?” der.
Fakat o kişi, şeytanı dinlemez ve müslüman olur. Son-ra hicret ederken şeytan, yine yolunu keser ve:
– Kendi memleketini terk edip, nasıl hicret edersin? Hic-ret eden, dizgin vurulmuş at gibidir, der.
O kişi, şeytanı yine dinlemez ve hicret eder. Sonra o mü’min, savaşa giderken şeytan, yine yolunu keser ve:
– Savaş, hem seni yorar, hem de malını kaybedersin. Hâl böyleyken nasıl savaşa gidersin. Harb meydanında savaşacaksın, öldürüleceksin, karın, başkasına nikâhlanacak, malın da taksim edilecek, der.
O, mü’min, şeytanı yine dinlemez ve cihada gider.”
Daha sonra Rasulullah (s.a.s.):
“Kim böyle yaparsa, onu cennete koymak va’di icabı Allah’a vacib olur. Savaşta öldürülse de boğulsa da, hayva-nı sırtından atıp öldürse de yine Allah, cennete koyar.” bu-yurdular.([16])
[1]) Hicr, 15/26-27.
[2]) Kehf, 18/50
[3]) Sahih-i Müslim, Kitabu’z-Zühd, B.10, Hds.60.
Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.6, Sh.168.
İbn Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, C.1, Sh.65.
[4]) A’râf, 7/11-18.
[5]) et-Taberî, A.g.e., C.4, Sh.18.
[6]) Sad, 38/71-85. Hicr, 15/28-43.
[7]) İsra, 17/61/65.
[8]) Kehf, 18/50. Bakara, 2/34.
[9]) A’râf, 7/27.
[10]) Bakara, 2/168,208. En’âm, 6/142. Ayrıca bkz. A’râf, 7/22. Yusuf, 12/5. Zuhruf, 42/62.
[11]) Yâsîn, 36/60-62.
[12]) İbrahim, 14/22.
[13]) İmam er-Rûdânî, A.g.e., C.2, Sh.160, Hds.3634. Taberânî, Mu’cemu’l- Kebir’den.
[14]) Taberânî, Mu’cemu’s-Sağir, C.2, Sh.131, Hds.455.
Beyhâkî, Kitabu’z-Zühd, Çev. Enbiya Yıldırım, İst. 2000, Sh. 238, Hds.848.
Ayrıca bkz. Taberânî, Mu’cemu’l-Evsat, C.5, Sh.258, Hds.4508.
[15]) İmam Suyutî, A.g.e., C.3, Sh.413, Hds.3813 (9324). Taberânî, Mu’cemu’l-Kebir’den.
Ayrıca bkz: Münâvî, Feyzü’l-Kadir, C.6, Sh.300, Hds.9324.
[16]) Sünen-i Neseî, Kitabu’l-Cihad, B.19, Hds.3120.
et-Taberî, A.g.e., C.4, Sh.21.
İbn Kesir, Hadislerlerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, C.6, Sh. 2918.
Ahmed b. Hanbel, (Müsned, C.3, Sh.483)’den.